31 Mart 2010 Çarşamba

Serseri Mayınlar




Ferzan Özpetek'ten şahane bir film daha; 'Mine Vaganti' - Serseri Mayınlar... Başrollerini İtalya’nın ünlü oyuncularından Riccardo Scamarcio ve Alessandro Preziosi'nin oynadıkları film dramatik olsa da bol bol espri ve eğlenceli dialogla doluydu. Filmin müzikleri çok güzeldi, hele son sahnede çalan Sezen Aksu'nun "Kutlama" isimli şarkısı tüyleri diken diken eden cinstendi... Ferzan Özpetek, iki arkadaşının başına gelen gerçek bir olaydan esinlenerek yazmış “Serseri Mayınlar”ı...

Çok keyif aldık...


Bahsi geçen "Kutlama"...   




29 Mart 2010 Pazartesi

Yaprak,Yağmur...


Dün akşamüstünden beri İstanbul'u terketmedi yağmur... Hava serin, yorgunum da...Dışarı çıkmak istemedi canım. Balkondan birkaç kare yakaladım. Bu durumu paylaşınca Meralciğin yorumu çok tatlıydı : 'Olur mu tembellik, olanaklar dahilinde maximum' :)







Beyoğlu M&N Cafe&Brasserie'de Cheesecake Faciası


Dün uzun zamandır bir türlü görüşemediğim çocukluk arkadaşımla birlikte Beyoğlu'ndaydık. "M&N'e gidelim, cheesecake yiyelim, cheesecake leri harika" deyince, işin içinde olan biri olduğumdan mekanın tatlılarını temin ettiği tedarikçi firmayı ve "bindi" markalı bu tatlıların lezzetini bildiğimden bahsettim, ama gözümüzden kaçan bir detay vardı...



Bu mekan geçtiğimiz yaz yandı ve ciddi hasara uğradı, bildiğim kadarıyla da el değiştirdikten sonra yenilendi. İşte herşey o an başlamış meğer, tedarikçiyi de değiştirmişler...Önümüze iki menü geldi, biri ekonomik menü diğeri normal menüydü. Normal menüden tatlılarımızı istedik ama servis personeli arkadaş o menünün değil ekonomik menünün geçerli olduğunu söyledi. Çikolatalı cheesecake, çay ve kahve siparişimizi verdik. Gelen çay ve cheesecake olduğu iddia edilen 'tatlı(?!)' kesinlikle bayattı. Hani 80'li yılların sonlarında ve 90'ların başında altın para gibi sarı ambalajla kaplı çikolatalar vardı, o çikolata ağızda un ufak olurdu ve tadı bir garip olurdu. İşte bu tatlıda aynen o tat vardı.

Servis personeli tatlının taze olduğunu ısrarla savunsa da, meyveli olanla değiştirmek durumunda kaldılar. O da cheesecake in yakınından geçmiyordu ama en azından boca edilmiş meyveli sos 'tatlı'ydı...

Servis personelinin kendi aralarında geçen şöyle bir dialoga da şahit oldum :

*'Meyveli olandan getirin'
-'Biz tiramisu verelim en iyisi' ????

 Bu cheesecake in kötü tadı ürünün tazeliğiyle ilgili değildi belki de???

Normalde cheesecake in  bir dilimin neredeyse maliyeti fiyatına satılan bu cheesecake ler ya satıştan kaldırılmalı ya da gerekli fiyat farkı ile tatlı yemek isteyen misafirlerin tadı kaçırılmadan bu hizmet sağlanmalı...

27 Mart 2010 Cumartesi

Nowhere Boy


29. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin merakla beklediğim filmlerinden biri...







Yönetmen : Sam Taylor Wood

Oyuncular : Aaron Johnson, Kristin Scott Thomas, Anne-Marie Duff

John Lennon'ın çocukluğunu hayal edin... Sevgiye nasıl ihtiyacı olduğunu ve Paul McCartney adlı çocukla nasıl tanıştığını... John, paramparça Liverpool kentinde büyüyen yalnız, meraklı ve zeki bir gençtir. Teyzesi Mimi ve annesi Julia'nın etkisinden kaçışı müzikte bulur. Filmin, Lennon'ın üvey kardeşi Julia Baird'in kitabına dayanan senaryosu Matt Greenhalgh tarafından yazılmış. Filmin yönetmeni İngiliz fotoğrafçı ve kavramsal sanatçı Sam Taylor Wood. GQ dergisinde "son on yılın en iyi müzik filmi" olarak övülen Nowhere Boy, 2009 Londra Film Festivali'nin kapanış filmiydi. 



26 Mart 2010 Cuma

BeYaZ


Fotoğraf çekmek için iki saatimi sağda solda heba edip, tek kare bile çekmeden eve dönerken, sokağın köşesindeki ağaca gözüm takıldı...










25 Mart 2010 Perşembe

Mimliyim :)

Sevgili Nilay mimlenenler kervanına beni de katmış :) Pekiiiiii, gelelim 2009'u iyi geçirme nedenlerime...

1. Ailem ve sevdiğim insanlarla birarada geçirdiğim, sağlıklı ve huzurlu bir yıldı.

2. Mutlu ve başarılı olduğum bir işim vardı.

3. Bhr ile birlikte yeme-içme,mekan tavsiyeleri konseptli blogumuz Lezzet Dedektifleri'ni hayata geçirdik.

4. Bhr ile birlikte yemek pişirme aşkımızı Türkiye'nin ilk videolu yemek tarifleri yayınlayan web sitesinde aşçılık ve köşe yazarlığı yapmaya başlayarak bir nevi somutlaştırdık , bu projeye hala devam ediyoruz.

5. Erteleyip durduğum yemek kitabı projesi için kendi tariflerimi hazırlayıp, amatör olarak da olsa fotoğraf çekmeye başladım. Şimdiki hedef en yakın zamanda profesyonel bir makinaya sahip olup, fotoğrafçılık kursuna başlamak :)




Nilay'a teşekkürler :)









24 Mart 2010 Çarşamba

Eyvah Eyvah, Bozcaada, Şarap...

Bugün Bhr'la "Eyvah Eyvah"ı izledik, seyirlik bir filmdi, güldük eğlendik. Ata Demirer uzun yıllardır adada vakit geçirdiğinden, o aksanla konuşmakta çok başarılıydı. Filmin bir sahnesinde "dede" rolündeki Salih Kalyon'un klarnet eşliğinde içtiği şarabı gördüğüm andan itibaren nedendir bilmem aklımda ada ve şarapları var... :)

Bu çağrışımdan yola çıkarak...










“İçimizdeki Zaman” Moskova’da

Türkiye, Rusya ve Yunanistan’dan fotoğrafçıların yapıtlarından oluşan, üç ülkenin üç müzesinin işbirliğiyle gerçekleşen ilk sergi olma özelliğini de taşıyan “İçimizdeki Zaman” sergisi, İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nden sonra Uluslararası Moskova Fotoğraf Bienali kapsamında Galeri Solyanka’da 31 Mart’ta açılıyor.



İstanbul Modern Fotoğraf Sergileri Küratörü Engin Özendes, Moskova Fotoğrafevi Müzesi Müdürü Olga Sviblova ve Selanik Fotoğraf Müzesi Müdürü Vangelis Ioakimidis tarafından seçilen sergi fotoğrafları, İstanbul, Moskova ve Selanik’te galerilerin boyutlarına uygun olarak, her küratörün yorumuna göre yer alacak.



Sergide, Türk sanatçılar Berk Bilgin, Tolga Özgal, Burcu Göknar, Deniz Açıkalın, Yusuf Sevinçli, Rus sanatçılar Petr Lovigin, Georgy Pervov, Tim Parshikov, Natasha Pavlovskaya, Ivan Mikhailov, Yunan sanatçılar Paris Petridis, Panos Kokkinias, Yiorgos Kordakis, Stratos Kalafatis ve Christina Dimitriadis’in fotoğrafları bulunuyor.

Her üç ülkeden 5, toplam 15 fotoğrafçının 151 fotoğrafından oluşan “İçimizdeki Zaman” sergisi, İstanbul ve Moskova’dan sonra, Nisan 2010’da Uluslararası Selanik Fotoğraf Bienali’nde açılacak ve her üç ülkede aynı anda sergilenecek.

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde 27 Ocak’ta açılan ve 16 Mayıs’a dek sürecek olan “İçimizdeki Zaman” sergisi, Türkiye, Rusya ve Yunanistan’daki güncel fotoğrafçılığın tamamına dair bir bakış sunma iddiası taşımıyor. Günümüzde ülkelerinde ön planda olan ya da bazıları şu sıralarda ortaya çıkmakta olan sanatçıları insanlara yaklaştırmayı amaçlıyor. İzleyiciye, hepimizin içimizde taşıdığı ve bunu keşfetmeye davet eden bir zaman ve mekânın var olduğunu anımsatıyor.

Aynı zamanda izleyici, hayat ve sanat arasındaki ilişki bağlamında, sergide yer alan on beş sanatçının sadece farklı zamansallıkları ve ritimlerini değil, her birinin “kendi içlerindeki mekânı” da fark ediyor.

23 Mart 2010 Salı

22 Mart 2010 Pazartesi

Deniz kokusu,güneş,İstanbul...


Moda sahili, yenilenen vapurlarımızdaki ilk keyfim ve İstanbul manzaraları...












21 Mart 2010 Pazar

Possession


Başrollerini Sarah Michelle Gellar ve Lee Pace'in oynadığı filmi tek solukta izledim. Drama, gerilim, romantizm... ne ararsanız var. Film konusu ve işlenişi itibariyle gayet güzeldi ama final eksikti sanki, daha farklı bitseydi daha mı iyi olurdu acaba? Yoksa tadında mı bırakıldı dersiniz? 

Bu da fragmanı...


19 Mart 2010 Cuma

Avuç içi kadar mutluluk...


Güneşli havayı fırsat bilip, Moda'da çay keyfi yapmak üçümüze de iyi geldi... ve ben bu minik ellere hayran kaldım...




18 Mart 2010 Perşembe

Bodrum Bodrum...


Nasıl anlatsam, nerden başlasam…


Duygu, biraz duygu… Biraz deniz, biraz uyku… Bütün isteğim buydu…MFÖ’nün dizeleri kulağımda çınlayarak ayak bastım Bodrum’a... İki “can” ım, uyku, deniz… Keyfime diyecek yoktu…




Gümüşlük’te kahvaltıyla başlıyor Bodrum keyfim. Cam fincanlarda mis gibi kokan çay, elde açma otlu gözleme ve dalga sesleri… Bir kahvaltı ancak bu kadar huzur dolu olabilirdi…

Kahvaltı bittikten sonra, Gümüşlük’ü gezmeye başlıyoruz. Denizin içinden yürüyerek, tam karşımızdaki Tavşan Adası’na ulaşıyoruz. Sadece bir tane tavşan gördük adada, ne yazık ki diğerlerinin yok oluşu tam bir muamma… Adanın manzarası tek kelimeyle muhteşem, turkuaz rengi deniz sarıyor adanın dört bir yanını… Çeşit çeşit yelkenliler adeta büyüleyici bir tabloya çeviriyor fotoğraf karelerimizi…



Gümüşlük sahilinde yürürken bir manavın tezgahında yeşil renkli, buruşuk bir görünüme sahip, portakal ve limona benzeyen ama boyut olarak her ikisinde de oldukça büyük bir meyve gözümüze çarpıyor. Sorduğumuzda onun aslında sevdiğimiz bir kokunun sahibi olan Bergamot olduğunu öğreniyoruz. Bergamot kokusu burnumuzda, küçük sahil evlerine hayranlıkla bakıp, Yalıkavak'a doğru yola çıkıyoruz....

Yalıkavak'taki durağımız yeşillikler içindeki Magi Beach. Ağaçların gölgesinde bir şeyler içip, yemeğinizi yiyebileceğiniz, minderlerin üzerinde keyif yapabileceğiniz, ahşap iskelesinde güneşlenebileceğiniz, küçük ve şirin bir plaj Magi Beach. Sahili sessiz, sakin, deniz ışıl ışıl parlıyor. Karnınız acıkınca da hemen imdadınıza yetişiyorlar. Patates kızartması, hamburger gibi pratik hazırlanabilecek her şey var.



Plajın girişinde elde açma gözleme de yapılıyor. Nazife Abla hamurunu gözlerinizin önünde açarak hazırladığı patatesli, kıymalı, otlu, peynirli, patlıcanlı gözlemeleri kocaman bir sacda pişiriyor. Bu gözlemeler arasında bizim favorimiz olan patatesli gözlemenin lezzetinin sırrını da Nazife Abla gözlemelerimizi hazırlarken, onu dikkatle inceleyerek öğreniyoruz. Bu lezzetin sırrı, içine rendelenen Sakıp Ağa markalı kaşar peyniri. Sıcacık, kaşar peynirleri uzadıkça uzayan gözlemelerimizle birlikte İzmir’de üretilen Sakıp Ağa markalı ayran da soframıza gelince, keyfimiz yerine geliyor.



Çay tiryakisiyseniz, Bodrum’da keyifle çay içebileceğiniz yer bulmak bir hayli zor. Çünkü birçok yer çayı çeşme suyuyla demliyor, daha tadına bakmadan kokusundan anlıyorsunuz. Gümüşlük ve Magi Beach’teki çaylardan öyle mutluyduk ki, güneşlenirken bile koca cam fincanlar vardı elimizde. Diğer bir çay keyfi durağımız da Akyarlar-Karaincir sahilindeki Aile Çay Bahçesi. Önünden defalarca geçip, görmediğimiz ama geç de olsa keşfettiğimiz bir yer burası.

Palmiyelerin altında, deniz yanı başınızda yudumluyorsunuz çayınızı, karşınızda Kefaluka’nın ışıkları… Bu çay bahçesinde türk kahvesinin tadı da bir başka. Hem havadan hem de hiçbir zaman eksik olmamasını dilediğim huzurumuzdan gülümsetiyor beni her yudumda…




Bodrum’un en iyi pide yapan yeri Akyarlar’daki Samsun Pidecisi. Tüm gün yorulup, akşama doğru kurt gibi acıktıktan sonra bu pidecide alıyoruz soluğu. Bol limonlu Ezogelin çorbasıyla başladığımız ziyafete, kıymalı kapalı pide, özel isteğimiz üzerine domates küpleri ilave edilmiş pastırmalı kaşar peynirli ve kavurmalı kaşar peynirli açık pidelerle devam ediyoruz. Kıymalı ve kaşa peynirli-kavurmalı pideleri bir harika. Pastırmalı pidede pastırma adedi biraz daha fazla olsa, eminim gözdemiz olurdu. Yine de öyle lezzetlilerdi ki, kısa sürede silip süpürdük ne var ne yoksa.

Yemeğin üzerine çaylarımızı yudumlarken, ev baklavasının tavsiye edilmesi üzerine, tatlı ile arası iyi olan bir yavru kurt olarak, bu tavsiyeyi tabii ki geri çevirmiyorum . Ceviz ve tereyağının mis gibi tadını her lokmada alabildiğim bu ev baklavasını da yedikten sonra ise nefes alamayan ama mutlu bir kuzuya dönüşüveriyorum. =) Samsun Pidecisi 1987’den beri hizmet veriyor, fiyatları da oldukça uygun. Turgutreis’te pideye 15-16 tl ye fiyat biçilirken, burada en lezzetli pideleri 6-7 tl ye buluyorsunuz.

Samsun Pidecisi’nden ayrılırken, duvardaki çerçevelerde Athena grubundan Gökhan ve Hakan Özoğuz, Erkin Koray, Mirkelam gibi birçok ismin bu pidecide çekilmiş olan fotoğrafları dikkatimizi çekiyor. Geç de olsa bu lezzet durağını keşfetmiş olmanın mutluluğu ve dolu midelerimizle buradan ayrılıyoruz.



Bodrum’da tattığımız diğer bir lezzet de Bodrum Mandalin Gazozu. Bodrum Güçbirliği A.Ş tarafından üretilen bu gazoz, turuncu ve beyaz renklerde. Tadı bildiğimiz mandalinalı gazoz tadından daha farklı, Bodrum’un yerli mandalinasından elde edilen konsantreden üretiliyor. 2009 yılından itibaren bu gazozun İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok ilde açılacak olan bayiliklerde satışa sunulması planlanıyor.



Bodrum tatilimin yeme-içme önerileri bu kadarla sınırlı değil, arkası yarın... :)

17 Mart 2010 Çarşamba

Doooooğru Tahiti'ye..


Fransız Polinezyasında bulunan Tahiti, dünyanın en güzel adaları olarak kabul ediliyor. Ayrıca yeryüzünde "siyah inci" bulabileceğiniz tek ada burası! İstanbul'dan Paris'e, Paris’ten 12 saatlik bir uçuş sonrasında Papeete’ye, Papeete'den de uçak ya da tekneyle Bora Bora Lagun’una ulaşıyorsunuz.

Daha vakit var ama bir gün gerçekleştireceğim bu hayalimi...














16 Mart 2010 Salı

İstanbul Film Festivali Gişeleri Açılıyor!





BİLETLER 20 MART CUMARTESİ GÜNÜ SATIŞTA!

Festival sponsorluğunu AKBANK’ın üstlendiği 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin biletleri 20 Mart Cumartesi günü satışa çıkıyor.

İstanbul Film Festivali indirimli fiyat uygulamasına, son iki yıldır olduğu gibi, bu yıl da devam ediyor ve bilet fiyatlarında bir artış yapmadan 2008’den bu yana aynı fiyatlarla devam ediyor: Festivalde bilet fiyatları tam 10 TL; Akbank Galaları hariç tüm seanslarda öğrenci ile 65 yaş ve üstü için 7 TL olacak. Gala filmlerinin biletleri ise 15 TL.

Festival boyunca, hafta içi gündüz seansları da (11.00–13.30 ve 16.00) yalnızca 3,50 TL olacak.

Festival Sponsoru AKBANK’ın Axess kart sahiplerine sunduğu çok önemli bir avantajı hatırlatmakta fayda var. Axess sahipleri hafta içi gündüz seansları ve Türk filmleri hariç tüm festival filmlerinin biletlerini % 20 indirimle alacaklar.

Sinemaseverler biletlerini;

İKSV binası (Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane, her gün 10.00 -19.00 arası)

Atlas, Yeni Rüya ve Kadıköy sinemalarında açılacak ana gişeler

BİLETİX satış noktaları, BİLETİX çağrı merkezi (0216 556 98 00) ve http://www.biletix.com’dan/ alabilecek.

PasoFilm! Kartıyla öğrenciler, bu yıl festivalde daha avantajlı!

İstanbul Film Festivali’nden öğrencilere özel bir avantaj: PasoFilm! kartıyla öğrenciler; festival biletlerini genel satışı başlamadan, 19 Mart Cuma itibariyle öncelikli alabilecek, festival kitapçığına ücretsiz sahip olabilecek, hafta içi gündüz seanslarından birine davetiyeyle girme hakkı kazanacak ve festival buluşma noktalarında festival süresince indirim kazanacaklar.

Üniversite ve lise öğrencilerine festival boyunca avantajlar sağlayacak PasoFilm! Kartı İKSV binasından ve “Festivalden Önce Okullardayız” gösterimlerinin yapılacağı bütün okullardan, 10 TL karşılığında temin edilebilir.


Festivalde filmleri en ucuza izleme şansı yine Lale üyelerinin

Festival boyunca filmleri en ucuza izleme şansı Lale üyeleri’nin olacak. Lale üyeleri biletlerinde %25’e varan özel indirimden yararlanabilecekler. Lale Kart sahipleri için indirimli ön satış dönemi 17–19 Mart.


Bilet alırken yıldızlı filmlere dikkat…

İstanbul Film Festivali’nde, konuk yönetmen veya oyuncuların katılımıyla gerçekleşecek 86 film gösterimi festival kitapçıklarında işaretlendi. Aralarında Bruce Beresford, Jane Birkin, Gaspar Noé, Todd Solondz ve Elia Suleiman gibi ünlü yönetmen ve oyuncuların da olduğu festival konukları kendi filmlerinin gösterimleri öncesi sinemada izleyicilerle buluşup, film sonrasında da filmle ilgili sorulara yanıt verecek.

Festivalde 22 bölümde 57 ülkeden 243 yönetmenin 200’ün üzerinde filminin yanı sıra konukların katılımıyla renklenecek sinema dersleri, söyleşiler ve bir sürpriz parti de yer alıyor.

Festivalin gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Yeni Rüya, Beyoğlu, Sinepop, Pera Müzesi, sinemaları, Kadıköy’de Kadıköy sineması ve hafta içi 16.00-19.00-21.30 seanslarıyla hafta sonları Nişantaşı CityLife Cinema (City’s) olmak üzere toplam 7 sinema salonunda gerçekleştirilecek.

Sinemaseverler on beş gün boyunca ellerinden düşürmeyecekleri İstanbul Film Festivali kitapçığını festival sinemalarından (Atlas, Yeni Rüya, Beyoğlu, Sinepop, Kadıköy, Nişantaşı CityLife Cinema) ve İKSV binasından (Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane, her gün 10.00 -19.00 arası) 3 TL karşılığında temin edebilirler.

Letting the cables sleep

...









15 Mart 2010 Pazartesi

Düpedüz Bahar!



Cumartesi günü havanın güzelliğini fırsat bilerek attım kendimi sokağa. İşte yol üzerinde yakaladıklarım...












.

Related Posts with Thumbnails